29 TEMMUZ 19XX

Dün sen vardın..
Bugün, sensizliğin var.
Öyleyse sen hep varsın ya..



Dün Ay, öylesine büyüktü ki... “Şimdi senin pencerenden görünüyordur” diye düşündüm. Sen de öyle düşünüyor olmalısın bu saatlerde.

Dün Ay, o kadar büyüktü ki... Özlemin yanında küçücük kaldı.

Başkentte bir buruk yürüdüm kaldırımları. Cebeci’de sakız satıyordu kolsuz adam. Ayağını bastığın caddeleri bağrıma basmak geldi içimden. İğneada’dan iğneburnu’na kadar seni aradım. Ürgüp’te üzüm bağlarında filizlendi umutlarım. Rüyalarım bölündü Ihlara’da ve sana uzandı özlemim.

Kara geceler, kara umutlar gibi çöktü karanlığa. Ağustos böceklerin çığlıklarıyla uyandım sabahları. Sabahlar kirli bir karabasandı sensiz. Sabahları kirli beyazdı.

Sabahlar senden uzaklaşan trenin özlem dolu katarlarıyla girdi yüreğimin tünellerine. Kara haber gelecekmiş gibi.

Haberini alamadım.
...........

Orada, bir yerlerde olmalıydın, binlerce baktım. Gözlerim delininceye kadar. Oysa, hemen orada, yüreğimdeydin. Yüreğime dokundum. Birden sen yürürlüğe girdin. Sen yürürlüğe girer girmez; gecenin tılsımı başladı.

Baharın başladığı yerden yeniden doğdun. Mayıs oldun; çiçek açtın. Haziran oldun, ısıttın. Temmuz oldun, delicesine yaktın.

Hadi!.. Eylül ol... Hadi Eylül ol!...

Biliyorum, sen en güzeli olurdun Eylül’lerin. Durma, yaprak ol. sarı ol ...ama mutlaka.. ama mutlaka Eylül ol... Başak burcunda doğsaydın. On dördü olurdun Eylül’ün.

Hadi...! yeter ki baharlardan biri ol..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder