29 HAZİRAN 19XX

Unutma gece saçlım.
Ne kadar, karanlık olsa da tüneller...
Işığa açılır bir yanları.


Sen yoktun. şarkılar geçti yanı başımdan en sevdalı. Dönüp bakmadım. Çünkü sen şarkıların en güzeliydin ezberlediğim.

Bugün, her şey, öylesine boş ve anlamsız geldi ki.

Gökyüzü bu kadar gri miydi? Dağlar böylesine yakın mıydı? Bu masa, bu pencere ve bu insanlar...

Bugün her şey öylesine anlamsız ki.

Ya sensiz sabahlar bekliyor kapıda. Ya da öksüz bitiyor akşamlar.

Biliyorum birazdan en buruk el sallayışlarınla ayrılacaksın düşlerimden. Zaman kaplumbağa sırtında yol alırken sensiz; ayak izlerin kaybolacak kum saatinin fırtınasında.
..artık, ne sana yazacak, ne de sensizliğe dayanmaya çalışacağım. Sanki yarın gelecekmişsin gibi gözlerim kapıda asılı kalacak.

Ne zaman deniz koksa; senin kokun sinecek üzerime.

Ne zaman bir imbat çıksa; saçların savrulacak yanı başımda. Kuzeyli rüzgarları saklayacağım koynumda.

Ne zaman akşam olsa; seni bekleyeceğim. Her vapur düdüğünde; anılarım olacaksın. Her çiçekte yeniden açacaksın doyumsuzcasına. Her ayak sesinde; seni geldin diye koşacağım kapılara.

Ne zaman yaban gülleri açsa, Uğur böceklerine soracağım gelişini. Papatya yapraklarından günleri koparacağım ve bakla falında çingene kadınlara soracağım. Rimellerin sürülecek sağıma soluma. Silmeyeceğim. Kara yazı gibi duracak mintanımda. Terim teninde soğuyacak. Kimsenin bilmediği masallarda yaşayacağız korkusuzca.

Seni ardışık sabahlarda bekleyeceğim... gecenin en koyunsunda çoban yıldızı gibi aydınlatacaksın karanlığımı. Eğer beni düşünürsen; unutma ki... ben hemen yanı başındayım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder