13 HAZİRAN 19XX

Kondüktörün sesiyle irkiliyorum. Yeni bir istasyona yaklaşmış olmalıyız. Keşke sen giriversen şimdi diye düşünürken kompartımanımın sürgülü kapısını zorluyor lüle lüle saçları beresine sığamamış bir oğlan çocuğu. Sana ördüğüm bere de böyleydi. Ne çok alay konusu olmuştun da bizim çocuklara inat edip çıkarmamıştın.

Son bir hamle daha yapıp giriveriyor içeri. Gözlerime takılıyor gözleri gülümsüyorum. Birden Kocaman oluyor gözbebekleri. Dehşetinin nedeni anlıyorum.

Biraz tedirgin biraz meraklı cesurca bir adım daha atıyor. Elini uzatıp, “ne oldu” diye titrek bir ses çıkıyor minik dudaklarından.

Tam bir şeyler söyleyeceğim. Meraklı ve tedirgin bir sesle kompartımana hiddetle giren bir siluet azarlayarak çekiştiriyor. Minicik eli asılı kalıyor havada ‘baş baş’ yapıyorum. Boncuk boncuk bir iki damla süzülüveriyor gözlerimden defterin satırlarında kayboluyor. Mürekkep gibi dağılıyorsun yüreğime.

Birden bir düdük sesiyle yoğunlaşan ray sesleri ile yeni bir tünele giriyoruz. Kaldığım yerden okumaya başlıyorum satırlarını.





Güneş çaldı kapıyı;
Haziran.
Gün dönümünü geçirdik mi;
Kiraz mevsimi kadar kısa zaman.


Şimdi çiçeklerin raksetme zamanıdır. Sevdalar geçer karşı kaldırımlardan. Akşam sefaları bir açar bir daha açar. Sardunya renkli akşamı seyredemeden batar Alaçatı’nın taş evlerinde güneş. Kınalıada’da, Haydarpaşa’da ya da Burgaz’daki şakayık süslü kaldırımlarda ayak seslerin kalmıştır belki...

Begonvillerin süslediği balıkçı meyhanesinin çatı katına uğrarım ilkin. Belki şaraplarda gizlidir güzelliğin. Tavada midye yapar balıkçı Yaşar. Yaşar koyar ben içerim. Sarhoş olurum. Zincirlerimi çözerim yaşamdan. Tüm aşk dilencilerine inat. Ayları sayarım sensizliğinde. Günleri, dakikaları ve saniyeleri... Başakların sarardığını yazarım sana. Sonra, elma desturunu, harman mevsimini.

Bir gün gelirsen. Bağ bozumu vakti gel.

...ve sonbahar çaldı mı kapıyı... İlk yaprak düşmeden gel. Ben yaz güneşini sevmem bilirsin... İlk yağmurla gel. Güneşin daha doğmadığı bir sabahta ara beni. Ben gündüzleri sevmem bilirsin.

Sana kasımpatıları toplamalıyım. Bir kez daha “Hoşça kal” demeden gitmelisin. Hep yarın gelecekmişsin gibi beklemeliyim ve hep yarın olmalı günler. Üçer beşer yaşamalıyım zamanı. Korkma. “Korkma” diyorsam, korkma gel.

Üçer beşer geçti günler. İşte güneş de çaldı kapıyı; Haziran. Gün dönümünü geçirdik mi; Kiraz mevsimi kadar kısa zaman. Hatırlasana, kiraz mevsimi kadar kısa zaman.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder