28 NİSAN 19XX

Zamanı tutsam da sen yanımdayken
Sonra, yana yakıla aramasam



Öylece kal yanımda. Sımsıkı tut ellerimi. Avuçlarında erisin çaresizliğim.

Kaktüs dikenleri filizlendi yasak akşamlarda. Yaban kuşlarının ağzında şarkılarımız. Yeni açmış gelinciklerin yapraklarındaki çiğ taneleri gibi. Bebek dudaklarında ıslandı yalnızlığım ve kör akşamlarda aydınlığın olan gözlerinle söyle...

Söyle... Tekrar tekrar söyle... “Seviyorum” de...

Anımsar mısın? Bir gün, akşamın başladığı yere doğru gitmiştik.. Yoksa, böylesi bir Nisan sonu muydu? Hatırlamıyorum. Gökyüzünde bir tomar yağmur bulutu kara yılan gibi çöreklenmişti.

Şimdi, o akşamın başladığı yerde düşlerim yansıyor kaldırıma. Hani, umutsuzluğun kara çukurunda kaybolurken ve tam yüreğin kanamaya başlarken dokunur da, sevgilinin eli yüreğine. İçin sımsıcak olur. Kulaklarında uğuldayan yalnızlık sessizce uzaklaşır, yeniden başlarsın güne. İşte o an tutsam zamanı diyorum.

Olmuyor. Savaşamıyorum kaderimle. Zaman galip geliyor. Ben yeniden başlamak istiyorum. Kaldırımda düşlerim yağmur sularıyla sürükleniyor.

Bir garip oluyor öğlen saatleri. Ne zaman o yoldan geçsem; ağlıyorum. Ne zaman kanadı kırık bir kelebek görsem; ağlıyorum. Ne zaman yuvasına yeni dönmüş bir leylek, baharı karşılayan, beyaz çilek çiçeği, kiraz yaprağı, yeni sürülmüş toprak, ahmak ıslatan yağmur, yarım kalmış içki, yürünmemiş yol...

Her seferinde bir kez daha başlıyor yalnızlığım. Yalnızlığım kör bıçak gibi kesiyor gözyaşlarımı.

Ağlayamıyorum.







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder