26 EKİM 19XX

Akşam simsiyah yanıyordu.
Hep böyle olurdu zaten.



Akşam simsiyah yanıyordu. Gözlerim yanıyordu. Yüreğim yanıyordu. Her yer simsiyah yanıyordu. Geçmiş yanıyordu. Dün, bugün, bu saat, bu dakika, bu saniye, hepsi simsiyah yanıyordu. Simsiyah yangında düşlerim, anılarım yanıyordu.

Yanan belki de bendim. Hani şu “uykularını bölen hayırsız”. Belki de uykularım yanıyordu. Göz yaşlarım yetmiyordu yangını söndürmeye.

Akşamı baykuş sesleriyle baş başa bırakıp, vıcık vıcık balçık kaplı bir yoldan döndüm. Akşam başımda dönüyordu. Akşam hiç bitmeyecek gibiydi.

Akşam bitti mi? Bilmiyorum. Ama sabah gölgeleri; şebnem düşmüş yaprakların arasında süzülüp yaban otu kaplamış tarlalar üzerinde sessizce uzanıyordu.

Biteviye bekledim. Aramamıştın. Biliyorum. Aşkım akşamın siyah ateşinde yanmıştı. Hep böyle olurdu zaten.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder