Artık sana “merhaba” diye başlayan mektuplar yazmayacağım. “Neden?” diye soracaksın. “Neden” olmayacak. Diğerleri bilmeyecek. Kim bilir? Belki sen bile bilmeyeceksin.
Bir gün eski evimizin bahçesine çıktığımızda yapraklarını kopardığın gülleri senin için öpeceğim. Oysa, sen bilmeyeceksin.
Saat 22:50...
Perşembe..
...
...
Tut ki geliyorsun. Zaman duruyor. Zaman kaç bilmiyorum?
Tut ki alıp başımızı gidiyoruz. Biz gidiyoruz, zaman duruyor. Kum saatini yine ters çeviriyorum. Daha “bugün” olmadan bitti zaman? Anlayamıyorum...
Dışa vurumcu resimler çiziyorum. Kırık dökük günlerde sürüyor özlemim. Agrasif şiirler yazıyorum küfür günah gırla gidiyor.
Sensiz ne günlerin, ne saatlerin. ne haftaların anlamı var. Soğuk bakışların arkasına gizlenip, bir daha asla gelmeyeceğini sezinliyorum. Sezgilerim yalnızlığıma koşut, ürperiyorum.
Erkenci yağmurlarına karışıyor göz yaşlarım. Islak bakışlarım hasret bakıyor.
İlk perdesi de açıldı baharın. Noksan oyuncularla oynuyoruz yaşamı. Süfli suflörler repliklerimizi şaşırtıyor. Bir gelsen tüm dekorları değişecek bu kentin.
Gelmiyorsun.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder